Uluslararası işe alım ve danışmanlık şirketi Michael Page Türkiye Genel Müdürü Fatih Cömert, pandemi başlangıcından 2021 sonuna kadar geçen sürede, istihdam piyasalarında yaşanan durumu ve 2022 yılından beklentileri şöyle değerlendirdi;
Türkiye’de kur dalgalanmalarının önümüzdeki dönem için ekonomik anlamda getirebileceği zorluklara rağmen 2022 yılı beyaz yakadaki istihdam açısından önü açık bir yıl olacak. Özellikle aşılanmaların yaygınlaşması da buna katkı sağlayacaktır.
Gelecek dönem için istihdamın önündeki en önemli tehditlerin başında kur riski ve dolayısıyla maliyet artışları geliyor. Avrupa’da da yıllar sonra ortaya çıkan enflasyon onların da gündemine girdi. Türkiye’deki yıllık enflasyon da beyaz yakalıların yeni yılda maaş zamlarındaki oranı etkileyen belirsizliklerin başında geliyor.
Aslında pandemi pek çok şeyi değiştirmedi, sadece süreçleri hızlandırdı. Uzaktan çalışma, esnek çalışma uygulamalarını pandemiden önce de kısmen uygulayan firmalar vardı. Ancak pandemi bu uygulamaların hızla yaygınlaşmasına imkan yarattı.
2021 nasıl kapanıyor…
2021 istihdam piyasasında tekrar açılmanın yaşandığı bir yıl oldu. 2020 yılında büyüme hedefinde olan firmalar, 2021 de atılım yapabildi. Dünya genelinde e-ticaret, bilişim teknolojileri ve sağlık sektöründe sıçramalar görüldü. 2021 bir çok açıdan ticari atılımlarıyla 2019 yılını geride bıraktı. İş dünyasında kıyaslamalar 2019 ile 2021 arasında yapıldı. Ticari hayatta 2020 adeta yaşanmamış bir yıl gibi finansal kıyaslamalara dahil edilmedi. 2021’de üretimde artış gözlendi ama perakende ve turizm sektörleri istenen seviyelere henüz ulaşamadı. Çünkü pandemi hala devam ediyor ve bir çok sektörü dikkatli davranmaya yöneltiyor.
İleri derecede yabancı dil konuşan insan sayısının artması gerekiyor
Pandemi koşullarına rağmen, Türkiye’nin çok uluslu firmalar açısından bir cazibe merkezine dönüşmesini bekliyoruz. Avrupa’da Polonya ve Portekiz’e ilaveten Türkiye de çokuluslu firmaların ortak hizmet alanı olarak belirlediği lokasyonlar arasında yerini aldı. Pek çok yabancı şirket teknoloji, bilgi işlem, finans ve Ar-Ge merkezlerini Türkiye’ye kaydırmaya başladı. Uluslararası firmaların çalışmayı tercih edeceği nitelikte yetişmiş insan gücü Türkiye’de mevcut olmakla birlikte ileri seviyede yabancı dil bilgisi yetkinliğinin artması gerekiyor. Şu anda Almanca, Felemenkçe ve Fransızca en çok aranan dillerin başında geliyor.
Rekabetçi düzeyde olmayan maaşlar nedeniyle beyin göçü yaşanıyor
Türkiye’de doktorlar başta olmak üzere, sağlık sektöründen Avrupa’ya beyin göçü yaşanıyor. Teknoloji alanında yazılımcılar ile makina ve elektronik mühendisleri de Avrupa’dan ciddi talepler alıyor. Özellikle üniversitelerin en başarılı öğrencileri son yıllarından itibaren yurtdışındaki iş alternatiflerine yöneliyorlar. Beyin göçünde temel sebep, maaşların rekabetçi düzeyde olamayışından kaynaklanıyor.
Şirketlerde çeşitlilik, karlılık ve yaratıcılığı arttırıyor
Son dönemde iş hayatında eşitlik değerleri göz önüne alındığında daha fazla kadının üst düzey pozisyonlarda olması teşvik ediliyor. Şirketlerin yönetim kurullarında çeşitliliğin artması oranında şirketlerde karlılık ve yaratıcılığın arttığı gözlemleniyor. Şirketlerde sürdürülebilir ve daha yenilikçi gelişime açık olmak için çeşitliliğe daha fazla ihtiyaç duyuluyor. Artık pek çok yatırımcı ve fon yönetimi kurumlarındaki karar vericiler, şirketlerin yönetim kurullarında belli kotalarla çeşitlilik sağlanmış olmasını tercih ediyor. Bunu bir zorunluluk ötesinde çok yönlü bir başarının anahtarı olarak görüyor. Türkiye’de ise şirket yönetimlerinde çeşitlilik oranlarını yükseltme konusunda kurumlar ve çok uluslu şirketler ciddi atılımlar içinde ama yeterli seviyeye ulaşmak için bu çalışmaları aralıksız sürdürmek gerekiyor.
Sürdürülebilirlik alanında uzmanlara ihtiyaç olacak
Sürdürülebilirlik konusu geçtiğimiz yıllarda çoğunlukla devletlerin gündemlerinde yer alırken, önümüzdeki dönemde şirketlerin temel öncelikleri arasında yerini alacak. Aksi durumda devletlerin firmalara bu konuda yaptırımları olacak. Çokuluslu şirketler Türkiye’de sürdürülebilirlik direktörleri pozisyonlarından daha üst seviyelere kadar pozisyon tanımlamaları yapmaya başladılar. Pek çok şirketin Yönetim Kurullarında sürdürülebilirlikten sorumlu bir direktör olacak. Üretim odaklı çalışan şirketlerin ise bu alanda çok daha detaylı sorumlulukları olacak. Şu anda pek çok firma, beş yıl sonrasını öngören çevreci dönüşüme başladı. Uzun vadede sürdürülebilirlik pozisyonları firmalarda önem kazanacak. O yüzden firmaların biraz daha fazla yatırım yapması gereken bir alan olacak. Çalışan açısından bakıldığında ise sürdürülebilirlik alanında çok ciddi bir iş gücü ihtiyacı doğacak. Bu konuda yetişmiş yetkin insan sayısı kısıtlı olduğu için, uzmanlaşmak isteyenler için sürdürülebilirlik ile ilgili iş tanımları geleceğin potansiyel pozisyonları arasında yerini aldı.